29 Mart 2010 Pazartesi

Reklamını abarttık, çikolatasından çaldık!



Bugün ofiscek canımızın Browni çekmesiyle birlikte şu yeni çıkan Browni Intense'den yiyelim dedik. Demez olaydık buradan Browni'yi esefle kınıyorum. Yahu ne diye minnacık yaparlar o güzelim enfes şeyi. Tadına doyamayalım bir daha bir daha bir daha alalım siz zengin olun biz de fakir olalım diye değil mi? Anlatacağım şeyden uzaklaşacağım şimdi ama bu noktada Eti'ye iki laf dokundurup geçmeden edemeyeceğim. Böyle yaparak müşterilerinizi kandıracağınızı mı sanıyorsunuz. Hayır antipatik oldunuz benim için. Zaten bu abur cubur işini yapan sektörün pek sevgili iki markası olan Ülker ve Eti, size sesleniyorum: ürünü çıkarıyor 2 aya kalamadan gramajını düşürüyorsunuz görmüyoruz zannetmeyin! Bunlar hiç hoş hareketler değil, bilesiniz! Hepsini görüyoruz. Aptal yerine koymaktır bence bu, biz müşterilerinizi :|


Neyse ben anlatmak istediğim konuya geleyim. Hani çocukken böyle abur cubur alınca çılgınlar gibi seviniriz ya, abimiz ya da ablamız varsa sırf onları gıcık etmez için yavaş yavaş yeriz. Onlar yer bitirir çikolatalarını biz daha yarısındayızdır. O sizin çikolatanızdan ısırmak ister,siz vermezsiniz. Zorlayınca da anneeeee diye bağırarak ispiyonculuk mesleğine böylelikle ilk adımı atmış olursunuz. İşte tam olarak bunun gibi bir olay yaşadık bugün biz de. Ofisimizin en yeni ekip üyesi Eda bugün bize bu hainliği yaptı. Biz Browni Intense' lerimizi yeyip bitirene kadar kendisi daha paketini açmamıştı. Beraberce hepimizin ne hainlikler yaptığını anlattık abilerimize ablalarımıza (:

Bir de mesela şu vardır: ben karışık çerez yerken antep fıstıklarıyla, soslu mısırları hep en sona bırakırım. En güzel şeyleri en sona bırakma gibi bir eğilimimiz var galiba. Bunu yapan tek ben değilmişim. Batuhan da Eda da aynı şeyi yapıyormuş. Bu işe iktisadi açılardan bakmak isterdim doğrusu. Marjinal faydayı bu şekilde sağlıyor insan heralde. Aynı metadan elde fazla olmayınca var olanı bitişin en sonuna bırakarak kendine max. faydayı sağlamış oluyor.

Sonra kalmıyor bu hesaplar kitaplar zamanla. Belki de bu alışkanlık sadece çocuk olmanın verdiği bir şeylerden kaynaklı. Çocuk aklıyla etrafındaki her şeyi oyun gibi algılamak, yapılan her eylemi oyuna çevirmek. Çocukken hayatın toz pembe olması buradan geliyor sanırım.

Kısacası efendim şimdi tüm bu yazdıklarımın sonuna ne yazsam bilemedim.

Sanırım, yine "Ne desem yalan Olur" diyeceğim (;

Betül Kara

23:54
29 Mart 10, Pazartesi

Yorumlar

2 yorum:

  1. Bir an düşündüm de ben de antepfıstığı ya da soslu mısırları sona saklardım. Ne zaman başkalarının önümden bunları yemeye başladığını gördüm, o zamandan beri önce onları yiyorum. Bu da toplumun bireyi şekillendirmesi sanırım.

    YanıtlaSil
  2. Müminciğim,

    Yorumunu henüz gördüm.
    Ne güzel bir yerden bakmışsın olaya.
    (:

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...