31 Mayıs 2011 Salı

Ne diyeceğimi Bilmiyorum

Bu blogta hep ne desem yalan olurdu. Bugün ilk defa ne diyeceğimi bilmiyorum. Söyleyecek sözüm bile yok ilk defa.

Hayatımda hiç bu kadar şaşırmamıştım, aldatılmış, yalan söylenmiş hissetmemiştim kendimi. Şu an zihnimde o kadar çok düşünce var ki ne düşündüğümü bilmediğim gibi beynime inanılmaz bir ağırlık yapıyor bu. Başım ağrımaya başladı. Gözlerim de öyle. Ruhumun bile ağrıdığını hissediyorum.

İnsanlar neden inanır?

Böyle mi yaratıldık. Yoksa ateistlere göre kendiliğinden bir şeylere inanma ihtiyacımızdan mı Allah' a inanıyoruz. İnanmak daha kolay geliyor değil mi, yüklüyoruz tüm sorumluluklarımızı. Hep kaçıyoruz, biz pek seviyoruz kolayı. Zordan hiç haz etmiyoruz. Bunun aksini yapan varsa da ya burun kıvırıyoruz ya pek idealistsin sen de diyoruz, daha da sinirimizi bozuyorsa dalga geçiyoruz.

Biz ne zaman bu kadar kolaycı olduk?

Acaba yanlış yüzyılda doğma ihtimalimiz var mıdır bir de?  Olsa iyi olur cidden hiç inanmamaya başladım bu yaşam formuna nasıl sahip olabildiğime. Biri vardı: çocukluğumuzda öğretiliyor insanlara inanmamız gerektiği demişti. Annemle babam bana öğretmemiş böyle bir şey. Hayatımda ilk defa beni yetiştirme tarzlarını eleştiriyorum. Bana da diğer çocuklara yapıldığı gibi kimseye inanmamam gerektiğini söylenmeliydi. Şu lafı söyleyen gibilere inanmazdım. Hayat çok güzel olurdu o zaman benim için pek de kolay sonra. Şu an yaptığım gibi kusar halde yazıyor olmazdım. Midem bulanmazdı. Başım ağrımazdı. Kendime hele hiç kızmazdım. Suçu başkalarına atar kurtulurdum.

Kustum, rahatladım mı? Hayır? Daha çok kusmam lazım. İçimde tek bir inanç parçası kalmayana dek kusmam gerek.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Bu gece Hıdırellez!

Çocukluğumdan beri Hıdırellez kelimesini duyduğumda içimi bir sevinç kaplar. Kış mevsiminin son bulup baharın, yazın gelmesine sevinirmiş eski çağlardan beri insanlar. Kış sanki ölü toprağının üstümüze atıldığı bir dönem gibidir. Herkesler sakin ve içine yöneliktir genelde. Baharla birlikte tıpkı doğanın canlamaya başlaması gibi biz insanlarda da bir canlanma şen olma hali var olur.

Yemedim içmedim (!) sizin için araştırdım, nedir bu Hıdırellez?

Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellez Günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır. Hızır ve Hıdrellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır.Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği görülmektedir.


Yukarıdaki metni buradan aldım. Her ne kadar yakın çoğrafya tarafından kutlanıldığı belirtilse de Hıdırellez daha çok biz Türkler tarafından ve bir de tabi ki Balkanlarda kutlandığını biliyordum. Bu kısa Hıdırellez bilgilendirmemizin ardından "peki bu gece ne yapmalı?" yı konuşmak lazım sanırım (:

Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev,bağ-bahçe,araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.
Uludağ sözlüğe göre mesela "... gül agacının yakınlarına olmasını istediginiz birşey cizin.eger sabah uyandıgınızda üzeri ıslaksa dileginiz gercekleşecektir." bunu da deneyebilirsiniz.






Benim bildiğim ise; bir kağıda dileklerinizi yazıyorsunuz. Bunu bir gül dalına bağlıyorsunuz. Eğer dileğiniz sabah yere düşerse kabul olacaktır. Bunun bir de gül ağacının toprağına gömüp dileklerin gerçekleşmesini bekleme versiyonu var tabi. Bunun dışında bir seçeneğiniz var ki o da: dileklerinizi yine bir kağıda yazıp bunu akarsuya yani kapalı olmayan su birikintisine atarak dileğin gerçekleşmesini bekemek yönünde (:

Bugün yazmanın en büyük sebebi aslında sizinle şu güzelim Hıdırellez Duasını paylaşmaktı. Hepimizin mutlu olacağı, dileklerin kabul olacağı yeni bir yıl dönümüne Merhabalar olsun mu efendim! (:



"Bugün Hıdrellez....

Tüm dilekleriniz gerçek olsun....:)

Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil...

Sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun.

Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın.

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın.

O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun.

Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun.

Kurumasın.

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin. İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun.

Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeş'ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.

Bu duayı okusun.

Kendi sesiyle duysun.

Duası gerçek olsun.

Her kelimesine şükretsin.

Tek satırına nazar değmesin.

Amin :)"



Amma uzun yazı oldu be (:


Betül KARA

5 Mayıs 11

3 Mayıs 2011 Salı

Kimsesiz Hiç Kimse Yok


II.Mehmet</p><p>Fatih Sultan Mehmet
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi

Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu

Avnî (Fatih Sultan Mehmet)

İstanbul'un Fatihi Sultan II. Mehmet'in vefatının 530. yılı.


Not: Şiirle ilgili bazı spekülasyonlar varmış. Twitter'dan bir takipçim uyardı. Şiir Fatih'e ait olmasa dahi ben kendisi anmış oldum. Bilgisi olan paylaşabilirse çok sevinirim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...