8 Haziran 2010 Salı

Eternal Sunshine of The Spotless Mind

Silmek,şimdiye kadar yaşadığınız en güzel hikayeyi… Herkesin yapmayı ümit ettiği şey bu değil miydi? Hayal kırıklığı ile biten bir ilişkinin ardından. Amerikan sinemasının en başarılı, en çarpıcı belki de en yaratıcı senaryolarından biri Eternal Sunshine Of The Spotless Mind (Sil Baştan). Yalnızca senaryo mu filmi bu sıfatlarla süsleyen diye sorarsanız cevabım hayır olacak tabi ki. Kate Winslet ve Jim Carrey inanılmaz bir çift olarak karşımıza çıkıyor bu filmde. Bu ikiliyi birlikte andığımda size biraz garip gelebileceğini düşünüyorum. Titanic‘ in büyüleyici güzeli Rose ve Budala Dedektifi’n çatlağı Ace birlikteler ve bir aşk filmi.
Aklına her eseni yapan mavi saçlı kız Clementine (Kate Winslet) bir gün Joel' i (Jim Carrey) hiç tanımıyormuş gibi davranır ve bir süredir görüşemediği erkek arkadaşı Joel neler olduğuna tabiki bir anlam veremiyordur. Joel’ in neler olduğunu anlamasıyla birlikte sizde filmde neler olduğunu anlamaya başlıyorsunuz tabi. Filmde Kate Winslet yeşil, kırmızı, mavi saçlı çatlak kız Clementine rolüyle gözünüzde devleşirken, Jim Carrey’ i bu kadar ciddi görmek işin daha da iyisi bunun size hiç garip gelmemesi bir tesadüf olabilir mi? Tabi ki hayır. Bunun anlamı iyi film izliyor olmanızdır sadece.
Benim en fazla dikkatimi çeken noktalardan birisi yönetmenin mavi rengine olan ilgisi. Film zaten direkt Clementine’ nin mavi renkli saçlarıyla başlar ve Joel’ in buhranlı sahnelerinde ışık oyunlarıyla filmin maviliği devam eder gider… Sanmayın ki bunu eksi bir nokta olarak koyuyorum bir yana. Aksine filme ifade etmekte zorlandığım bir tat veriyor.
Tekrardan hikayeye dönmek isterim ki  bazı replikler var dikkatimi çeken; sanki sizin hayatınızdan cımbızla çekilip Sil Baştan’ ın içine atılıvermiş söz öbekleri. Joel’in “Neden sanki bana birazcık ilgi gösteren bütün kadınlara aşık oluyorum” cümlesi ve Clementine’ nin “Küçük çocuklar çok yalnız. Bence kimse onları anlamıyor.” cümlesi bana bunu düşündürmüştü. Tamamıyla insan doğasına ait olan aşkı ve bunun tersi şeklinde yorumlayabileceğim ayrılığı makinelerle yok etmemiz mümkün müdür acaba? Hatta belki de en iyi soru bunu yapmak ister miydik gerçekten? Sonra hiç düşündünüz mü, bazen keşke hiç yaşamasaydım dediğiniz bir ilişkinizde ne kadar acıtsada unutmak istemeyeceğiniz bir anınız yok mudur? Ya da ne yaparsak yapalım doğa bize neyi emrederse onu mu yaşıyorduk şu hayatımızda?

Eternal sunshine of the spotless mind Trailer from Dennis Halbach on Vimeo.
Hani bazen olur ya bir kitap okursunuz ya da bir film izlersiniz zordur ama güzeldir yine de. Nedenini açıklayamadan kimi zaman “Çok seviyorum ya.” dersiniz sadece. İşte “Sil Baştan” benim için tam da tanımladığım gibi bir film. Unutmadan eklemek isterim eğer filmin ikinci bir adı olsaydı “Aşk Aynı Adreste” iyi bir seçim olurdu sanırım. Bir izleyin sonra bana da söyleyin haksız mıyım…
Betül KARA
Kasım '08

Yorumlar

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...