Genenin Şarkısını uzun zamandır yazmıyordum. Bu gecenin şarkısı, Yalan Dünya dizisinin çatlak Eylem'i, fenomeni Vasfiye Teyzesi olan Gonca Vuslateri ve Beyazıt Öztürk'ten. Aslında Ezgi'nin Günlüğü'nden bildiğiniz Eksik Bir Şey mi Var?
Ne desem Yalan olur
7 Nisan 2013 Pazar
19 Mart 2013 Salı
En Yumuşak Türk Sanat Müziği Şarkıları
Merhabalar,
Bugün aklıma Türk Musikisinden en zarif bulduğum parçaları sizinle paylaşmak geldi. Beni tanıyanlar bilirki tam bir Türk Sanat Müziği aşığım. Dinlemekle kalmayıp bilmediğim şarkılar öğrenip onları söylemeye de çalışırım. Kulaktan tabiki. Ne yazıkki yok bir eğitimim. Konuya dönecek olursak zarif olmayan Türk Sanat Müziği var mı diyebilirsiniz. Tabiki öyle düşünmüyorum. Zariften kastım burada aslında şarkının yumuşak bir sese ve müziğe sahip olması, dinleyince efkardan ziyade huzurla dolmanızı sağlaması diyebilirim.
İşte benim zarif şarkılarım;
1- Mazi Kalbimde Bir Yaradır: Bu şarkının aslında bu versiyonunu çok seviyorum ben. Cumhuriyetimizin 75. yılı için yapılan konserde kayda alınmış. Batı ve Türk enstrümanlarıyla ne kadar güzel bir kompozisyon çıkarmışlar. Şarkı, Dilek Türkan Aktaşoğlu' na aşık olma sebeplerimden. Şarkının önemli bir yanı da var ki müzik tarihimizin ilk tangosu olması. Necdet Rüştü Efe Tara'nın yazdığı, Necip Celal Andel'in 1928 yılında bestelediği şarkı ilk defa 1932 yılında Seyyan Hanım tarafından seslendiriliyor. Aynı adla bir de dizi filmimiz oldu TRT-1'de yayınlanan. Şarkıcı çocuk Özgür'le Ezel'den bildiğimiz Sedef Avcı başrollerdeydi. Fena değildi aslında ama nedense diziyi erken bitirdiler.
2- Sesimi Duy İsterdim: İnce Saz grubunun aslında hemen hemen tüm şarkıları oldukça zariftir. Dinlemesi kolay, aklı yormayan, insanın duygularını ağırlaştırmayan hafif bir tarzı vardır. İşte bu şarkı da sanırım en hafif sese sahip şarkılardan biridir. Hele ki Bora Ebeoğlu muhteşem tarzı yok mu? Oya-Bora grubundan tanıdığımız Bora Ebeoğlu eşi Oya ile birlikte birçok unutulmaz parçayı hayata geçirmiştir.
3- Hasret Şarkısı: Klasik Türk Müziğine aşık biri olarak eğer bir şarkıyı geç keşfedersem çok sinir oluyorum. İşte öyle bozulduğum şarkılardan biri de budur. Seyyan Hanım' ın muhteşem yorumuyla can bulan Hasret Şarkısı (bazı yerlerde Hasret Türküsü diye de geçiyor.). Bu şarkıyla da Gönülçelen diye bir dizi vardı onun sayesinde tanıştım ne yalan söyleyeyim. Altta paylaştığım hali şarkının asıl taşplak kaydından. Sadece son kısmında şarkıya bir ekleme var anladığım kadarıyla.
4- Fikrimin İnce Gülü: Güftesi kime ait bilinmemekle birlikte bestesi Muallim İsmail Hakkı Bey'e ait olan şarkı da yine en beğendiğim en yumuşak sese ve müziğe ait olan şarkılardan biri. Bestesi o kadar güzel yapılmış ki sözleri sizi efkarlandıracak olsa bile canınızı yakmadan sakin sakin dinleyebiliyorsunuz.
5- 1980: Aslında bu şarkı hep 'Sigaramın dumanına sarsam' diye başlayan ilk mısrayla anılır. Ve aslında bu şarkı Türk Sanat Müziği türünde de değil ama bir istisna yapmak istedim. Mesele Klasik Türk Müziğinde başka zarif şarkının olup olmaması değil tabiki. Nedense bunu paylaşmak istedim. Şarkının ilk seslendiricisi Sezen Aksu olsa da (öyle olduğunu bilmiyordum ama böyle bir kanım oldu internette küçük araştırmalar yaparken) aşağıdaki Eylem Atmaca' nın yorumunun efsane olduğunu düşünüyorum.
Bu liste aslında uzar da tembelliğime verin efendim. Lakin listeme katkıda bulunmak isterseniz memnuniyetle bir ikinci liste yapabilirim.
Sevgiler, saygılar...
Betül.
Bugün aklıma Türk Musikisinden en zarif bulduğum parçaları sizinle paylaşmak geldi. Beni tanıyanlar bilirki tam bir Türk Sanat Müziği aşığım. Dinlemekle kalmayıp bilmediğim şarkılar öğrenip onları söylemeye de çalışırım. Kulaktan tabiki. Ne yazıkki yok bir eğitimim. Konuya dönecek olursak zarif olmayan Türk Sanat Müziği var mı diyebilirsiniz. Tabiki öyle düşünmüyorum. Zariften kastım burada aslında şarkının yumuşak bir sese ve müziğe sahip olması, dinleyince efkardan ziyade huzurla dolmanızı sağlaması diyebilirim.
İşte benim zarif şarkılarım;
1- Mazi Kalbimde Bir Yaradır: Bu şarkının aslında bu versiyonunu çok seviyorum ben. Cumhuriyetimizin 75. yılı için yapılan konserde kayda alınmış. Batı ve Türk enstrümanlarıyla ne kadar güzel bir kompozisyon çıkarmışlar. Şarkı, Dilek Türkan Aktaşoğlu' na aşık olma sebeplerimden. Şarkının önemli bir yanı da var ki müzik tarihimizin ilk tangosu olması. Necdet Rüştü Efe Tara'nın yazdığı, Necip Celal Andel'in 1928 yılında bestelediği şarkı ilk defa 1932 yılında Seyyan Hanım tarafından seslendiriliyor. Aynı adla bir de dizi filmimiz oldu TRT-1'de yayınlanan. Şarkıcı çocuk Özgür'le Ezel'den bildiğimiz Sedef Avcı başrollerdeydi. Fena değildi aslında ama nedense diziyi erken bitirdiler.
2- Sesimi Duy İsterdim: İnce Saz grubunun aslında hemen hemen tüm şarkıları oldukça zariftir. Dinlemesi kolay, aklı yormayan, insanın duygularını ağırlaştırmayan hafif bir tarzı vardır. İşte bu şarkı da sanırım en hafif sese sahip şarkılardan biridir. Hele ki Bora Ebeoğlu muhteşem tarzı yok mu? Oya-Bora grubundan tanıdığımız Bora Ebeoğlu eşi Oya ile birlikte birçok unutulmaz parçayı hayata geçirmiştir.
3- Hasret Şarkısı: Klasik Türk Müziğine aşık biri olarak eğer bir şarkıyı geç keşfedersem çok sinir oluyorum. İşte öyle bozulduğum şarkılardan biri de budur. Seyyan Hanım' ın muhteşem yorumuyla can bulan Hasret Şarkısı (bazı yerlerde Hasret Türküsü diye de geçiyor.). Bu şarkıyla da Gönülçelen diye bir dizi vardı onun sayesinde tanıştım ne yalan söyleyeyim. Altta paylaştığım hali şarkının asıl taşplak kaydından. Sadece son kısmında şarkıya bir ekleme var anladığım kadarıyla.
4- Fikrimin İnce Gülü: Güftesi kime ait bilinmemekle birlikte bestesi Muallim İsmail Hakkı Bey'e ait olan şarkı da yine en beğendiğim en yumuşak sese ve müziğe ait olan şarkılardan biri. Bestesi o kadar güzel yapılmış ki sözleri sizi efkarlandıracak olsa bile canınızı yakmadan sakin sakin dinleyebiliyorsunuz.
5- 1980: Aslında bu şarkı hep 'Sigaramın dumanına sarsam' diye başlayan ilk mısrayla anılır. Ve aslında bu şarkı Türk Sanat Müziği türünde de değil ama bir istisna yapmak istedim. Mesele Klasik Türk Müziğinde başka zarif şarkının olup olmaması değil tabiki. Nedense bunu paylaşmak istedim. Şarkının ilk seslendiricisi Sezen Aksu olsa da (öyle olduğunu bilmiyordum ama böyle bir kanım oldu internette küçük araştırmalar yaparken) aşağıdaki Eylem Atmaca' nın yorumunun efsane olduğunu düşünüyorum.
Bu liste aslında uzar da tembelliğime verin efendim. Lakin listeme katkıda bulunmak isterseniz memnuniyetle bir ikinci liste yapabilirim.
Sevgiler, saygılar...
Betül.
18 Mart 2013 Pazartesi
Çanakkale İçinde Vurdular Beni
Muhteşem bir klip olmuş gerçekten.
Tıpkı Doğa İçin Çal' a hayran olduğum gibi buna da hayran oldum. Emeği geçen tüm müzisyenlere ve sanatçılara binlerce kez teşekkür etmek lazım bu işi tamamıyla hiçbir çıkar amacı gütmeden, yardım beklemeden, ilgi çekmeye çalışmadan, kendi imkanlarıyla yaptıkları için.
Yalnızca naçizane küçücük bir yorumum olacaktı. 3. dk dan sonra araya güzel bir takım sololar giriyor biraz jazz tadı veren, rock n roll tadı olan. Jazza ilgi duyan ve severek dinleyen biri olarak keşke bu tarz anlamı çok ağır olan bir türkü yavaş ritimleriyle kalsaymış diyorum. Normalde bu tarz güzel işlerde çıkıntılık yapan insanları hiç sevmem. Hatta bu yaptıklarını çok da bilinçli buluyorum açıkçası. Ve kötü niyetle yapıldığına inanıyorum. Ben de yorumumla çıkıntılık yapmış durumdayım farkındayım ancak kötü niyetle değil bu yorum sadece kendi düşüncemi paylaşma çabası. Ama ne bileyim türkünün sözlerindeki ağırlıklarla birlikte gülümseyerek söylenmesi bahsettiğim kısımda büyük bir tezatlık getiriyor.
Siz yine de benim yorumuma kulak asmayın ve bu güzel çalımayı olabildiğince paylaşın. Dinleyin, dinlettirin. Ben sadece kendimce hem bu güzel çalışmayı daha fazla insana ulaştırma amacıyla paylaşıyorum hem de dediğim gibi düşüncemi paylaşıyorum.
Tıpkı Doğa İçin Çal' a hayran olduğum gibi buna da hayran oldum. Emeği geçen tüm müzisyenlere ve sanatçılara binlerce kez teşekkür etmek lazım bu işi tamamıyla hiçbir çıkar amacı gütmeden, yardım beklemeden, ilgi çekmeye çalışmadan, kendi imkanlarıyla yaptıkları için.
Yalnızca naçizane küçücük bir yorumum olacaktı. 3. dk dan sonra araya güzel bir takım sololar giriyor biraz jazz tadı veren, rock n roll tadı olan. Jazza ilgi duyan ve severek dinleyen biri olarak keşke bu tarz anlamı çok ağır olan bir türkü yavaş ritimleriyle kalsaymış diyorum. Normalde bu tarz güzel işlerde çıkıntılık yapan insanları hiç sevmem. Hatta bu yaptıklarını çok da bilinçli buluyorum açıkçası. Ve kötü niyetle yapıldığına inanıyorum. Ben de yorumumla çıkıntılık yapmış durumdayım farkındayım ancak kötü niyetle değil bu yorum sadece kendi düşüncemi paylaşma çabası. Ama ne bileyim türkünün sözlerindeki ağırlıklarla birlikte gülümseyerek söylenmesi bahsettiğim kısımda büyük bir tezatlık getiriyor.
Siz yine de benim yorumuma kulak asmayın ve bu güzel çalımayı olabildiğince paylaşın. Dinleyin, dinlettirin. Ben sadece kendimce hem bu güzel çalışmayı daha fazla insana ulaştırma amacıyla paylaşıyorum hem de dediğim gibi düşüncemi paylaşıyorum.
14 Şubat 2013 Perşembe
Kadınlar Anlaşılmak için Değil, Sevilmek için Yaratılmış.
Tiyatroya gitmeyi çok seviyorum. Tiyatro çocukluğumdan kalan bir tutku olsa da çokça vakit ayıramadığım için kendime sürekli kızdığım ama içten içe de hep özel bir yeri olduğunu bildiğim bir sanattır benim için. Kışın soba üzerinde kestane pişirmenin zevki gibi sıcak bir zevki var benim için tiyatronun.
New York' tayken dünyaca ünlü Chicago ve Mamma Mia müzikallerine gitmiştim en son. Onları saymazsam eğer son gittiğim (sevgili emre ile gülmekten karnımıza ağrılar girmişti) Türkçe oyun sanırım 2011 yılı Şubatından kalma 'Ne Münasebet' adlı bir oyundu. Adana'ya gelince de hemen özlediğim bir şeyi yapmak istedim. Ne yazıkki Adana' da devlet tiyatrolarına ait tek bir sahne var. Bir de Büyükşehir Belediyesi' nin sahnesi mevcut ancak ne yazıkki bileti internet üzerinden alamıyorsunuz. Mutlaka Büyükşehir Belediyesi' nin binasına gitmeniz gerekiyor bunun için. Kısacası şu an gidebileceğim 4 en fazla 5 oyun var diyebilirim toplamda ki bunlardan 3 tanesi şu an sahnelenmiyormuş. Kısacası geriye gidebileceğim 2 oyun kaldı.
Aslında Adana'da yaşayan bir izleyici yılda yaklaşık 30 tiyatro oyununa gidebilir. Devlet tiyatrolarında ortalama 4 ila 5 oyun oluyor yılda. Nisan ayındaki tiyatro festivaliyle diğer devlet tiyatrolarından ya da şehir tiyatrolarına bağlı sahnelerden yaklaşık 15 kadar oyun geliyor ve 10 gün süreyle Adana seyircisiyle buluşuyor. Adana şehir tiyatrosunda da tahminimce en fazla 2 oyun çıkıyor yılda etti mi size 22 civarında oyun. Eh bir de arada bağımsız tiyatro topluluklarının şehri ziyaret etmesiyle dediğim gibi şehir diğer illere göre tiyatroya doyabiliyor(!). Gerçi tiyatroya doymak için 30 yeterli bir sayı mıdır tartışmaya açık.
Uzattım yine lafımı farkındayım ama gevezeliğimi de kesmek istemedim inatla. Bizim gittiğimiz oyun Kırıkında Sonra, Alfonso Paso' nun Türkçe'ye çevrilierek sahneye koyulan birkaç oyunundan biri. Alfonso Paso durum komedileriyle bilinen bir yazar. Oyun kıyafetlerle isimlerle tam bir İspanyol havası içinde. Gelgelelim ki o kadar güzel bir uyarlama yapılmış ki isimleri Tevfik ile Melahat yap al sana bir Türk oyunu olsun. :)
Oyun adı üstünde kırıkında sonra, birbirine aşık olan iki çiftin hikayesi üzerine. Romantik komedi türünü siz de benim gibi seviyorsanız oyun tam size göre. Arada da evlilik hayatı üzerine yerinde göndermeler var.
Adana Devlet Tiyartosu tarafından prömiyeri 2 Ocak'ta yapılan oyun, çiçeği burnunda sayılabilir. Zira diğer güncel oyunların bazıları 2 senelik. Kırkından Sonra oyunun oyuncuları ise şöyle; Turgut Bağır, Sevinç Gediktaş, Mazlum Taşkıran, Yeliz Tekman, H. Barış Özkan, Dilek Aslan, R. Hikmet Çam, Çağla Yeleç.
Tiyatrosuz kalmayın efendim. Hem sanata doyun hem de cebinizden çıkacak cüzi miktarlarla sosylalleşin. Tiyatrolar hala o kadar ucuz ki ülkemizde, devlet desteğini azaltmaya dünden razı bari siz elinizi vicdanınıza koyun.
Not: Başlık oyundan alıntıdır.
New York' tayken dünyaca ünlü Chicago ve Mamma Mia müzikallerine gitmiştim en son. Onları saymazsam eğer son gittiğim (sevgili emre ile gülmekten karnımıza ağrılar girmişti) Türkçe oyun sanırım 2011 yılı Şubatından kalma 'Ne Münasebet' adlı bir oyundu. Adana'ya gelince de hemen özlediğim bir şeyi yapmak istedim. Ne yazıkki Adana' da devlet tiyatrolarına ait tek bir sahne var. Bir de Büyükşehir Belediyesi' nin sahnesi mevcut ancak ne yazıkki bileti internet üzerinden alamıyorsunuz. Mutlaka Büyükşehir Belediyesi' nin binasına gitmeniz gerekiyor bunun için. Kısacası şu an gidebileceğim 4 en fazla 5 oyun var diyebilirim toplamda ki bunlardan 3 tanesi şu an sahnelenmiyormuş. Kısacası geriye gidebileceğim 2 oyun kaldı.
Aslında Adana'da yaşayan bir izleyici yılda yaklaşık 30 tiyatro oyununa gidebilir. Devlet tiyatrolarında ortalama 4 ila 5 oyun oluyor yılda. Nisan ayındaki tiyatro festivaliyle diğer devlet tiyatrolarından ya da şehir tiyatrolarına bağlı sahnelerden yaklaşık 15 kadar oyun geliyor ve 10 gün süreyle Adana seyircisiyle buluşuyor. Adana şehir tiyatrosunda da tahminimce en fazla 2 oyun çıkıyor yılda etti mi size 22 civarında oyun. Eh bir de arada bağımsız tiyatro topluluklarının şehri ziyaret etmesiyle dediğim gibi şehir diğer illere göre tiyatroya doyabiliyor(!). Gerçi tiyatroya doymak için 30 yeterli bir sayı mıdır tartışmaya açık.
Uzattım yine lafımı farkındayım ama gevezeliğimi de kesmek istemedim inatla. Bizim gittiğimiz oyun Kırıkında Sonra, Alfonso Paso' nun Türkçe'ye çevrilierek sahneye koyulan birkaç oyunundan biri. Alfonso Paso durum komedileriyle bilinen bir yazar. Oyun kıyafetlerle isimlerle tam bir İspanyol havası içinde. Gelgelelim ki o kadar güzel bir uyarlama yapılmış ki isimleri Tevfik ile Melahat yap al sana bir Türk oyunu olsun. :)
Oyun adı üstünde kırıkında sonra, birbirine aşık olan iki çiftin hikayesi üzerine. Romantik komedi türünü siz de benim gibi seviyorsanız oyun tam size göre. Arada da evlilik hayatı üzerine yerinde göndermeler var.
Adana Devlet Tiyartosu tarafından prömiyeri 2 Ocak'ta yapılan oyun, çiçeği burnunda sayılabilir. Zira diğer güncel oyunların bazıları 2 senelik. Kırkından Sonra oyunun oyuncuları ise şöyle; Turgut Bağır, Sevinç Gediktaş, Mazlum Taşkıran, Yeliz Tekman, H. Barış Özkan, Dilek Aslan, R. Hikmet Çam, Çağla Yeleç.
Tiyatrosuz kalmayın efendim. Hem sanata doyun hem de cebinizden çıkacak cüzi miktarlarla sosylalleşin. Tiyatrolar hala o kadar ucuz ki ülkemizde, devlet desteğini azaltmaya dünden razı bari siz elinizi vicdanınıza koyun.
Not: Başlık oyundan alıntıdır.
11 Şubat 2013 Pazartesi
Tamara Drewe
Son yazımdaki bahsettiğim alışkanlığım devam ediyor. Film izlemeye aynen devam. Ne güzel bir kafa dinleme yöntemi. Sizinle son izlediğim filmlerden birini paylaşmayı planlıyorum. Tamara Drewe. Filmi Moviemax Festivalde izledim. Zira yayınlandığı yıl 2010' da bir ve izleyen yılda üç ayrı film festivalinde adaylık almış. Evening Standard British Film Ödülleri'nde bir de ödül kazanmış.
Film oldukça keyifli. Sıkıcı Avrupa sinemasına benzemiyor. Neden sıkıcı Avrupa sineması dedim bilmiyorum. Sahi öyle bir kanı vardır değil mi? Ne yazık. Halbuki Tamara Drewe gibi oldukça keyifli ve göz ziyafeti çeken birçok film olduğuna eminim. Bu tarz filmleri gördüğümde pılıyı pırtıyı toplayıp Avrupa'da bir taş ev bulup üzümlerin arasında şarap işçisi olmayı diliyorum. Hım, hayali bile güzel be.
Neyse Tamara Drewe, filmin baş kahramanı yeni yetme bir yazar genç kız. Yeni yetme olsa da oldukça akıllı ve dişiliğini kullanmayı da iyi biliyor. Yazarlık üzerine, aldatma üzerine, gençlik bunalımları üzerine hoş geçişleri olan bu başarılı komediyi kesinlikle öneriyorum. Başrolde güzel Gemma Arterton ve Roger Allam. Gerisini filmi izleyerek öğrenin.
Bu arada filmin Imdb puanı 6.2. Görüşmek üzere...
Film oldukça keyifli. Sıkıcı Avrupa sinemasına benzemiyor. Neden sıkıcı Avrupa sineması dedim bilmiyorum. Sahi öyle bir kanı vardır değil mi? Ne yazık. Halbuki Tamara Drewe gibi oldukça keyifli ve göz ziyafeti çeken birçok film olduğuna eminim. Bu tarz filmleri gördüğümde pılıyı pırtıyı toplayıp Avrupa'da bir taş ev bulup üzümlerin arasında şarap işçisi olmayı diliyorum. Hım, hayali bile güzel be.
Neyse Tamara Drewe, filmin baş kahramanı yeni yetme bir yazar genç kız. Yeni yetme olsa da oldukça akıllı ve dişiliğini kullanmayı da iyi biliyor. Yazarlık üzerine, aldatma üzerine, gençlik bunalımları üzerine hoş geçişleri olan bu başarılı komediyi kesinlikle öneriyorum. Başrolde güzel Gemma Arterton ve Roger Allam. Gerisini filmi izleyerek öğrenin.
Bu arada filmin Imdb puanı 6.2. Görüşmek üzere...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)